Hoşgörü ve Diyalog İklimi'nde Yahudiler ve Hıristiyanlar

A.Rıza BAYZAN

"Fazlu'r-Rahman Müslüman mı?" başlıklı 4 Ağustos tarihli Yorumsama'yı bir soruyla bitirmiştik. Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili âyetlerin tarihselliğini vur-gulayan bir paragrafın bir oryantaliste mi, Fazlu'r-Rahman'a mı yoksa bir Hocaefendi'ye mi ait olduğunu sormuştuk. Paragraf şuydu: "Kanaatime göre, tarihî hadisleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışlarımızda da bugünkü tavırları esas almalıyız."

Kendi başına ele alındığında bu paragraf oldukça haklı bir düşünce olarak görünü-yor. Ama bağlamını hesaba kattığımızda ise Kur'an'ın en azından bazı âyetlerini "tarihî bir obje" olarak ele alınmasını öngören bir yaklaşımla karşı karşıya kalıyo-ruz. Burada sorun, Kur'an'ın tarihselci bir yaklaşımla ele alınıp alınamayacağı me-selesidir. Doç. Dr. Zeki Özcan'ın haklı olarak vurguladığı gibi burada şu soruyu sormamız gerekmektedir: "Kur'an'a tarihselciliğin tarihi bir metne yaklaştığı gibi yaklaşabilir miyiz? Bize göre problemi bu tarzda ortaya koymak yanlıştır. Çünkü, herşeyden önce, tarihselciliğin anlamaya çalıştığı veriler, nesne olay, olgu... ne o-lursa olsun; tarihî objelerdir. / Özetle söylemek gerekirse ... Kur'an, tarihî obje de-ğildir. O, herhangi tarihî bir metinden daha farklı bir şeydir." (Doç. Dr. Zeki Özcan, Teolojik Hermenötik, İst.-1998, Alfa yay., s.138,140.)

Şimdi gelelim Hocaefendi'nin Yahudi ve Hıristiyanlıkla ilgili âyetlerin tarihselli-ğinden dem vuran yazısına:

"Kur'an-ı Kerim'de Hıristiyanlık ve Yahudilik hakkında kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir. Bence, bu meseleye yaklaşırken çok dikkatli olmak gerekir. Geçmiş dönemlerde, bazı Hıristiyan ve Yahudilerin apaçık gerçek karşısında gös-terdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı ifade için Kur'an'ın kullandığı aynı üs-lup, her zamanki Yahudi ve Hıristiyanlar için de kullanılacak diye bir şart, bir mec-buriyet olamaz. Bu tür ayetlerde sübût-u kat'iye arandığı gibi, delâlet-i kat'iye de aranmalıdır. Yani, bu âyetlerin Kur'an âyetleri olduğu kesindir. Fakat, o ayetlerin ilk günden bu yana bütün her Yahudi ve Hıristiyan'ı içine aldığı kesin değildir. İkinci olarak, Kur'an'ın bu üslubu, o dönemlerde kendilerini Yahudilik ve Hıristi-yanlığa mensup addedenlerin Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa getirdikleri yanlış yo-rumlarından ve o yorumu hayatlarına hayat kılmalarından dolayıdır. Daha doğrusu, dini inanç ve düşünceyi bir düşmanlık sebebi ve malzemesi yapmalarından dolayı, Kur'an onları böyle bir üslupla ele almıştır. Yani, Kur'an'ın tavrı şahıslara değil, yanlış davranış, yanlış düşünce ve gerçek karşısında ayak direyip, düşmanlık üret-me ve tasvip edilemeyecek sıfatlara karşıdır. Bu sıfatlara karşı çok daha sert ifade-leri bizzat Tevrat'ta ve İncil'de de görmekte mümkündür. Kaldı ki Kur'an, bazıla-rına sert gibi gelse de, en uygun ifadelerle ortaya koyduğu bu tür sıfat ve davranış-ları ve bu sıfat ve davranış sahiplerini ikaz ve tehdit etmesinin hemen ardında, çok yumuşak ifadelerle gönülleri hakikate uyarmaya ve kalblere ümit aşılamaya çalışır. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'in Yahudiler, Hıristiyanlar ve münafıklarda görülen bazı tavır ve davranışlardan dolayı serdettiği tenkid ve ikazların, imanları kendilerini aynı tavır, davranış ve sıfatlardan alıkoymaya yetmeyen mü'minler için de söz ko-nusu olduğunda Sahabe ve müfessirler arasında adeta görüş birliği vardır ki, geniş açıklamalar isteyen böyle bir meseleyi burada tartışmak konumuzun dışında kalır. Kanaatime göre, tarihi hadisleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her ha-diseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışları-mızda da bugünkü tavırları esas almalıyız." (Fethullah Gülen'in Konuşma ve Yazı-larında Hoşgörü ve Diyalog İklimi, Haz. S. Camcı- K. Ünal, İzmir-1999, 2. bası, s155 vd., Merkür yay.). Şimdi bu yazı "Yahudi ve Hıristiyanları sertçe eleştiren âyetlerin yalnızca "geçmiş dönemlerde, bazı Hıristiyan ve Yahudiler"le ilgili olduğununu savunmuyor mu? Bu tarihselci bir yaklaşım örneği değil mi? Eğer bu âyetlerin tarihsel bir nitelik taşıdı-ğını savunuyorsa Kur'an'daki diğer âyetlerin de tarihsel olduğunu vurgulayan oryantalisler ile-örneğin en ılımlılardan birisi olan W. M. Watt ile- Hocaefendi ara-sında ne fark kalacak? Hocaefendi, üstü örtülü olarak bugünkü "Yahudi ve Hıristi-yanların apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı" terkettiğini belirtiyor. Başka deyişle o zamankilerle bu zamankilerin farklı olduğu-nu vurguluyor. Ama yakın arkadaşı Prof. Dr. Suat Yıldırım'ın Hıristiyanlıkla ilgili kitabının ilk baskısına baktığımızda Hocaefendi'ye hak veren bir değişme yok da ben mi yanlış okuyorum?

Dinlerarası diyalogun mimarlarına göre diyalogun bir raco-nu da "Benim dinim son dindir" inancından vazgeçmektir.

Ana Sayfa