Dinlerarası diyaloğun mimarlarına göre diyaloğun bir amacı da
"Dinleri Birleştirmektir" ya da Profesör Watt'ın Şeytânî Hezeyanları

A.Rıza BAYZAN

Geçen Yazımızda Dinlerarası Diyaloğun mimarlarından Watt'ın "Modern Dün-yada İslam Vahyi" adlı çalışmasında (çev. Mehmet S. Aydın, Ankara-1982, Hülbe yayınları) diyaloğun raconlarından birisi olarak "Benim dinim son dindir inancından vazgeçmek" gerektiğini savunduğunu belirtmiştik.
(s.167) Watt, Hazret-i Kur'an'a açıkça ters düşen böyle bir hezeyanın Ehl-i Sünnet çev-relerince benimsenmeyeceğinin bilincinde.Bunun için bizi Endülüs'te İbn Tufeyl ve İbn Rüşd'ün temsil ettiği "felsefî İslam'a" çağırmaktadır: "Diyaloga girmenin çok kere öteki bütün dinlerle ilgili olarak daha karmaşık bir tavır takınma netice-sini de ortaya çıkaracağı dikkat edilmeye değer bir husustur. Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin bir arada bulundukları Müslüman İspanya'da İbn Tufeyl ve İbn Rüşd'ün temsil ettikleri felsefi bir İslami anlayışının zuhurunu müşahede etmek oldukça dikkat çekicidir. Bu filozoflara göre, dinin hakiki ifa-desi, felsefede görülen ifadesi olup geniş halk kitlesinin İslami inancı, sıradan insanların idrak seviyeleri açısından bakıldığında, gerçek dine en yakın inançtı. Bu filozoflar, İslam'ın dışında kalan dinleri açıktan açığa tartışma konusu etme-diler; fakat bazı yazıları gösteriyor ki, onlar, Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin de (halk seviyesinde), İslam'dan daha az olmakla beraber, gerçek dine yaklaştıkla-rına inanmaktaydılar."(s.169)

Ama Watt bu noktada da durmuyor ve baklayı ağzında çıkarıp "dinleri birleştir-me" projesini ileri sürüyor: "Uzun vadede bütün dünya için tek bir dinin olacağı ümid edilebilir. Bu din, Sünni İslam'da dört fıkhi mezhebe müsaade eden anlayı-şa benzer bir şekilde kendi içinde bazı görüş ayrılıklarına yer verebilir. Fakat öyle görünüyor ki, din birliği istikametinde hareket etmek, kültür birliği istika-metinde gerçekleşen bir hareketle beraber yürümedikçe fazla uzaklara gidemez. Kültür birliği istikametinde bir hareketin başlamış olduğunu söylemek mümkün-dür."
(s.171)

Watt dinleri birleştirilmesi sürecinde aba altında sopa göstermeyi de ihmal etmi-yor zaferin en çok modernleşen dine ait olacağını ima ediyor. Modernleşme yani sekülerleşme, yani bu-dünyacı olma. Uyanık profesör sekülerleşmenin, dünya hayatının oyun eğlenceden ibaret olduğunu vurgulayan Kur'an'a ters düştüğünü ve İslam'ın dünyevileşme sürecinde hıristiyanlıkla yarışmak gibi bir niyetinin ol(a)mayacağını biliyor: "Bir çok insan, geleceğin dünyasında kendilerine ya-bancı olan kültürlerle sık sık temas kurmak zorunda kalacakları için belli bir di-nin kendisini modern şartlara uydurma istikametinde gösterdiği ilerlemeyi, baş-ka bir din de gerçekleştirmeye yönelecektir. Bu çabada bazı dinler, diğer bazıla-rına göre daha başarılı olabilecektir. Başka dinlere ait değerleri almada ve onları kendi esas görüşü ile iyiden iyiye kaynaştırmada en çok başarılı olan din, büyük bir ihtimalle diğer dinlere mensup olanlar arasında çok sayıda insanı kendisine çekecektir."
(s.172)

Watt, "dinleri birleştirme projesi" çerçevesinde İslam'ın bazı özelliklerini takdir ederken özellikle "son din olma inancından kaynaklanan kendine mutlak bir gü-ven duymasına" tahammül edemez ve İbrahimi din projesinde böyle inançlara yer olmadığını belirtir: "...Başta gelen Hıristiyan ülkelerinden bazıları bugün bir ırkçılık felaketi içine düşmüşlerdir. İmdi, kendi mensupları arasında görülen ırk-çılık afetiyle başa çıkamayan bir dinin, diğer dünya problemlerinin çözümüne katkıda bulunması elbette mümkün değildir. İleride karşı karşıya kalacakları va-zifeler açısından bakıldığında, her dinin üstün olan ve olmayan yanlarının bu-lunduğu görülür. İslam'ın üstün olduğu konular arasında başta geleni, onun insan kardeşliğini kurulmasındaki başarısı ve iman konusundaki derinliğidir. Fakat bu derin inançla atbaşı yürüyen mutlak bir güvenme duygusu, öteki dinlerde yer alana iyi olanı görme hususunda insanın gözlerini kapatacak duruma geldiği an, mahzurlu olur; dolayısiyle İslam, başka dinlerde bulunan bazı değerleri kendi bünyesine almada güçlük çekebilir."
(s. 173)
Gâvur, böyle akıl veriyor. Bu yolda yürüyenlere aşkolsun!