ÇARPIK BİR
İDDİA VE AHZAP SURESİNİN YİRMİÜÇÜNCÜ AYETİ
YA DA KUR'AN NE EKSİK NE DE FAZLADIR. |
'Ayet' ve 'sûre'nin ne
anlama geldiğini bilemeyecek kadar Kur'an cahili olan(ya da iddiasını kasten abartan) J.
Gılchrıst'ın bir tutarsız iddiasını daha cevaplarken Kelamullah'a imanımızı
iyice kavileştirmiş olalım. Cahil misyoner Gılchrıst diyor ki:
"Hafsa'nın nüshasının kopyaları, çoğaltılıp çeşitli yerlere
dağıtıldıktan sonra, bu metni ilk yazan ve sonra bundan yapılan kopyalar üzerinde
çalışan aynı Zeyd İbn-i Sabit, bu son metinlere aktarılması unutulmuş bir sure(!)
hatırlar. Diğer bütün elyazısı metinler yakılıp ortadan kaldırıldıktan sonra
Hafsa'nın nüshası tüm dünyaya Kur'an'ın doğru, mükemmel ve sağlam tek metni
olarak dağıtıldı. Ama şimdi aradan epey bir zaman geçtikten sonra Zeyd, bu Kur'an'a
kaydedilmemiş bir sure(!) hatırlıyor. Bu da doğal olarak bizi Hafsa'nın nüshasının
her ayrıntısında tam ve sağlam bir Kur'an olmadığı sonucuna götürüyor.
Kur'an'ın bugün kabul edilen Arapça metni bile Hz.Osman'ın, Zeydi bütün İslam
dünyasında okunacak gerçek bir Kur'an metni hazırlamakla görevlendirdiği zaman
mevcut olan, Hafsa'nınki de dahil olmak üzere bütün Kurán nüshalarından
farklıdır... Kur'an'ın bugünkü metninin her ayrıntısında gerçek, güvenilir ve
tam olduğuna inanılıyorsa, o zaman Hz.Ebubekir, Ömer'in yönetimleri döneminde tam
bir Kur'an'ın mevcut olmadığı da kabul edilmelidir. Ya da, ilk iki halife
dönemlerinde Kur'an'ın gerçek, güvenilir ve tam bir nüshası mevcut idiyse, o zaman
Kur'an'ın bugünkü metnine ilaveler yapılmış olmalıdır. Çünkü sure 33:23,
birbirleriyle çelişkili Kur'an'ların yakılmasından sonra, Hz. Osman'ın yönetimi
döneminde epey bir zaman Hafsa'nın nüshasında kesinlikle yer almıyordu".
Bu iddiada 'sure' diye söz edilen, Ahzab suresinin 23. ayetidir. Öte yandan; söz
konusu ayetin Mushafa yazılması, istinsah işinden, yani Hafsa'nın nüshasının
çoğaltılıp "tüm dünyaya gönderilmesi"nden öncedir. Yani, Kur'an'ın
mükemmel ilk nüshası henüz oluşma safhasındadır. Zikredilen iddia, misyonerce ve
ustaca yapılan büyük bir çarpıtmadır. Kur'an'ı iyice tanımayanların zihinlerinde
bu gibi iddiaların ne büyük ve acı bir tesir bırakabileceğini düşünebiliyor
musunuz?.. Öyleyse misyonerler, işlerini iyi biliyorlar? Ya bizler, iman ettiğimiz
kitabımızı ne kadar tanıyoruz? O Kitab'a ne kadar yakınız? Kur'an, hayatımızın ne
kadarına yön veriyor? Bunların iyi bir muhasebesini hala yapmayacak mıyız?..
Evet, biz yine sadede dönelim. Önceden de belirttiğimiz gibi; Hz.Ebubekir döneminde
cem' edilen ve daha sonra Hafsa'ya intikal eden ilk nüsha, tek harf (vecih, kıraat)
üzere yazılmış değildi ve surelerin tertibi yapılmamıştı. Uzun süre muhafaza
edilen bu nüshanın yazılarında dökülme ve silinme de olabilirdi. Onun için
çoğaltma kararı verilince, Zeyd'in başkanlığındaki seçkin heyet, Hafsa'nın
nüshasını ciddi bir tetkikten geçirdiler. Nitekim, Ahzab suresinin 23. ayetinin
yerinde yazılı olarak durmadığı tesbit edildi. Dikkat edilirse, bu ayetin varlığı
yeni keşfedilmiş değil; hafızalarda mevcut ve yıllardır ezbere okunuyor. Bu ayetin,
daha sonra ilk nüshada bulunamaması, zaten ezberlere yerleşmiş Kur'an'ın varlığına
ve mükemmelliğine hiçbir zarar verememiştir.
Bu konudaki rivayet şöyledir: "Zeyd b. Sabit demiştir ki; '(Kur'an'ı
istinsah ederken) ben, (Hafsa'nın yanındaki Kur'an'ın yazılı) sahifeleri (nin
suretlerini) mushaflara naklettim de, el- Ahzab (suresin)den bir ayet ki,
Resulullah(sav)'den onu okuduğunu her zaman işittiğim halde kaybetmiştim. Ve o ayeti
(yazılı olarak) bulamamıştım; yalnız, Peygamberimizin, tek başına şehadetini iki
kimsenin şehadetine denk tuttuğu Ensardan Huzeyme'nin yanında buldum. (En son onu da,
heyetin kararıyla mushaftaki suresine koyduk) O ayet de, Allah'ın; mine'l-mü'minine
ricalün... kavlidir'"
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, VI-II, 273 /Buhari, c.6, s.98-99).
Bu hadisin zahirinden, zikredilen ayetin istinsah esnasında yerine
konduğu anlaşılsa da, Hz.Ebubekir zamanındaki ilk nüshada yerleştirildiğini
savunanlar da vardır. Mesela, Ebu Cafer et-Taberi'den, İbnu Atiyye; "O, son
toplamada kaybolmuştur; fakat birinci cem'de kaybolmuş olması da daha sahihtir"
dediği rivayet ediyor (Mukaddimetan, s.274). Kitabü'l-Mebani'de de aynı görüş
hakimdir.
Rivayetlerde ve yorumlarda ifade edilen her ne olursa olsun; bütün tarihi
belgelerden, bugünkü elimizde bulunan Kur'an-ı Azimüşşan'ın ne
eksikliğinin, ne de fazlalığının olmadığı kesinlikle anlaşılmaktadır.
|