NESİH'İN HİKMETİ VE RECM MESELESİ YA DA KUR'AN'I
ANLAMAK İSTEMEYENLER

Misyoner J.Gılchrıst, iddialarına devamla diyor ki: "Sahih-i Müslim ve el-Buhari gibi güvenilir İslam Hadislerinde, Kur'an'ın ilk günlerinde bile değişiklik gösteren sayısız ayetlerin bulunduğu ifade edilmektedir. Buna göre, söz konusu o ayetler, bugünkü mevcut Kur'an'da bulunmuyorsa, o zaman bilinçli olarak dışarıya çıkartılmışlardır ve kuşkusuz bu Tanrı yönlendirmesiyle yapılmayıp bütünüyle insani yetki ve anlayışla gerçekleştirilmiştir."

Bu iddia da, dayanaktan yoksundur. Belli ki yazar, 'nesh' konusunda tamamen cahildir. Belki de, kasten böyle bir iddiada bulunmaktadır. Çünkü Kur'an'a ön yargılı bakmaktadır; görevi de zaten inkar etmektir.

'Nesh', bir ayetin lafzının ya da hükmünün, daha sonra nazil olan ayetle kaldırılmasıdır. Nesheden ayete 'nâsih', hükmü kaldırılan ayete 'mensuh', mensuh olmayan ayete 'muhkem' adı verilir.

"Nesh, aslında; Allah'a göre nihai hükmü beyan, kullara göre ise ilgadır. Ancak, birinci hükmün sona ereceği vakit bildirilmediğinden, ikinci hükmün gelişinde, mahdut ilmimiz bunu tağyir zannetmektedir. Allah Teala bazı hükümlerini, diğer bazı hükümlere naklettiğinde, zatına daha önce gizli kalan bir durumun meydana çıkması söz konusu değildir. O, nâsihi de mensuhu da, mahlukatı yaratmadan önce bilmektedir. Fakat yüce hikmetiyle, mensuh olan ilk hükmün, muayyen bir vakitte sona erecek bir hikmet ve maslahat ile sınırlı olduğunu da bilmektedir"(Prof.Dr.S.Yıldırım, K.Kerim ve Kuran İlimlerine Giriş,
s.:103, İst.1983).

Nesh hakkında Kur'an'ın şu beyanı manidardır:

"Herhangi bir ayetin (hükmünü) yürürlükten kaldırır veya ertelersek (yahut unutturursak) onun yerine (sevapça) daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın herşeye kadir olduğunu bilmez misin?

(Bakara,106)

"Kur'an'da asıl olan nesh değil, ihkamdır. Yani normal olarak ayetler mensuh değil, muhkemdir. Bazı müfessirlerin mensuh olduğunu iddia ettikleri ayetlerin çoğu, aslında 'ihtiyaç zamanına kadar beyanın tehir edilmesinden ibarettir'"
(S.Yıldırım,a.g.e.,s.:103).

Bütün insani değerlerini kaybetmiş 'Cahiliyye Asrı'nı, kaybettiği değerleri kazandırarak 'Asrı Saadet'e dönüştürmek için Cenab-ı Hakk'ın, nihai ahkamını yerleştirinceye kadar geçici hükümler koyması O'nun en güzel hikmetlerinden birisidir. İşte nesh budur.

Onun için, lafzı ve manası mensuh olan birçok ayeti Kur'an-ı Kerim'de aramak, vahyin hakikatini idrak edememektir.

Bir de ehl-i tahkik alimler, lafzı mensuh olduğu halde hükmü cari(geçerli) ayetlerden bahsetmektedirler. İşte Müslim'de rivayet edilen; "Zina eden evli erkek ve kadının her ikisini de recmediniz. (taşlayarak öldürünüz)" şeklinde Hz. Ömer'in işaret ettiği ayetin de, lafzı mensuh olduğu halde hükmünün baki olduğu bildirilmiştir.

"Şayet bu ayet, yazılması lazım geldiği halde yazılmamış olsaydı, Kur'an'ın toplanması hususunda Hz. Ebubekir'e ilk işareti veren, onun vefatından sonra mushafın muhafızlığını yapan Hz.Ömer'in, bu işe müdahale etmemesi mümkün değildir. Her ne kadar Ömer Rıza; "Bu rivayet de esassızdır. Unutmamalıyız ki bu rivayetler, bilahere zındıklar tarafından uydurulmuştur,(İslam Tarihi/Sadrı İslam,vı.133) diyerek ismi geçen Hadis-i Şerifi reddediyorsa da, bunu kabul edemiyoruz. Çünkü ravilerin her ikisi de sikadır (güvenilir). Fakat, metni mensuh olduğu için mushafa yazılmamıştır"
(İsmail Karaçam,K.Kerim'in Nüzulü ve Kıraati, s.:227).

Bununla birlikte 'recm' cezasının Tevrat'ta mevcut olduğunu ve Hz.Peygamberin bir devlet reisi sıfatıyla, kendisine başvuran Yahudilere bunu uygulamış olabileceğini söyleyenler de yok değildir.

Bütün bu rivayet ve yorumlar, Cenab-ı Hakk'ın kıyamete kadar koruyacağını va'dettiği Kur'an'ın bozulmamış, ekleme ve çıkarma yapılmamış yegane kitap olduğuna asla halel getirmez. Çünkü belirtmeye çalıştığımız gibi Kur'an, bizzat Peygamber Efendimiz tarafından, vahyedildiği gibi yazdırılıp kontrol edilmiş, nice hafızlar tarafından ezberlenmiş ve toplanan ilk nüshalarına aynen uygun olarak çoğaltıla çoğaltıla günümüze kadar gelmiştir.

Bugün Kur'an'ın basımı, çoğaltılması ve ezberlenmesi hususunda bütün dünya müslümanlarının olağanüstü hassasiyeti ma'lumdur. Elimizde Rusya'da, Bulgaristan'da basılmış K.Kerim örnekleri mevcuttur. O rejimler altında bile Kur'an'ı bozamadıkları anlaşılıyor. Bu, bugünkü müslümanların, kitaplarına imanlarının ve bağlılıklarının bir sonucu değil midir?!.

Acaba; Peygamberin rahlesinde, dizi dibinde yetişmiş, vahyi tahsil etmiş ilk müslümanlar, Kur'an'a karşı, onu korumak hususunda bizden daha mı az hassasiyet göstermişlerdir? Haşa, ne münasebet!..Bizler, o güzide ashabın, Kur'an ve İslam uğrunda çektiği eziyet ve meşakkatin kaç milyonda birini çektik?.. Allah'ın kitabı ve Din-i Mübin-i İslam uğrunda gözünü kırpmadan canını verebilen insanlardan bahsederken hep Sahabe-i Güzini örnek vermiyor muyuz?...

Şunu iyi bilmeliyiz ki; biz sahip çıkmasak da, Ashab şuurunda olmasak da, Cenab-ı Hak, dinini/Kur'an-ı Mübini ilelebed yaşatacaktır. Ama kaybedenler, hep sahip çıkmayanlar ve tökezleyenler olacaktır.

Ana Sayfa