Bu Kitap mı İnsanlığa Mutluluk Getirecek?
Ya da
Bozulan Tevrat'ın Hakikat Aynasından Seyri

-I-

GENEL BİR BAKIŞ/BUGÜNKÜ TEVRAT

İnsanlığın yegane saadeti, gerçek vahye teslim ve tâbi olmakla mümkündür. Muharref (bozulmuş) ve mensuh (hükmü geçersiz) kitapları, hak ve rehber olarak takdim etmek, insanlığa mutluluk yerine bunalım ve mutsuzluk getirecektir.

‘İbrahimi Dinler’ olarak nitelendirerek bugünkü Yahudilik ve Hıristiyanlığı (Tevrat ve İncilleri), İslamiyetle (Kur'an'la) aynı seviyede mütalaa etmek isteyenler çok büyük bir yanılgı içerisindedirler.

Halbuki; "İbrahim, ne yahudi ne de hıristiyandı; O dosdoğru bir müslümandı; müşriklerden de değildi" (Al-i İmran, 67).

Bugünkü Tevrat ve İncillerin asliyetini tamamen yitirdiğini anlamak, akl-ı selim sahipleri için hiç de zor değildir. Tarihin, akl-ı selimin ve fitri hakikatlerin, batıl olduğuna hükmettiği bir kitap, nasıl ‘Kutsal Kitap: Kitab-ı Mukaddes’ olabilir?..

İncillerin muharrefliğine ait kesin delillerimizi gelecek yazılarımızda ele almak üzere, bu yazımızda Tevrat'ı inceleyeceğiz:

Spinoza ve Richard Simon gibi bir çok ünlü tenkitçi, Tevrat'ın Musa(as) zamanında yazılmadığını belirtmişlerdir. Musevi tarihçilerine göre; Tevrat'ın önemli bir kısmını İsa'dan 450 sene evvel yaşamış olan Ezra yazmıştır. Yahudi Ansiklopedisinde;"O (Tevrat) unutulmuştu; Ezra, onu eski haline koydu" denmektedir
(J. Jomier, çev: Sakıp Yıldız, Tevrat-İncil ve Kur'an,İst. 1974).


Yine bir yahudi ansiklopedisindeki şu ifadelere dikkat buyurun: "Kitab-ı Mukaddesin (Ahd-i Kadimin: Tevrat'ın) ilk beş kitabı, eski İsrailiyat tefsirlerinde de belirtildiği gibi -Hz. Musa'nın ölümünden bahseden son sekiz ayet müstesna- Hz. Musa tarafından te'lif edilmiştir. Bilginler, bu sahifelerdeki çelişki ve ihtilaflarla meşgul olmaya, onu kendi hikmet ve maharetleriyle düzeltmeye devam etmektedirler" (Jewish Encyclopaedia, 589/Bkz. Ebu'l-Hasen en-Nedvi, Rahmet Peygamberi, İz Yayıncılık, İst. 1992, s.31).

Esasen; 'hidayet rehberi' ve 'kendinde hiçbir şüphe olmayan' tek kitap Kur'an-ı Azimüşşan, Yahudilerin Tevrat'ı nasıl tahrif ettiklerini açıkça beyan ediyordu:

"Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar… Fakat Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir; pek az inanırlar" (en-Nisa; 46)./ "Ahitlerine vefasızlık edip antlaşmalarını bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini kaskatı hale getirdik. Kelimeleri yerlerinden kaydırıp tahrif ediyorlar. Uyarıldıkları şeyden nasiplenmeyi unutmuşlardır. İçlerinden birazı hariç, sen onlardan daima hainlik görürsün. Ama yine de onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah, güzel davrananları sever"
(el-Maide,13).

Bugünkü hıristiyanlar tarafından da aynen kabul edilen Tevrat, ("Çünkü, eğer siz, Musa'ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Zira O, benim için yazmıştır. Fakat eğer O'nun yazılarına iman etmiyorsanız, benim sözlerime nasıl iman edersiniz?/Yuhanna:5/46-47") bugünkü durumuna bir çok değişik kaynaklardan aktarılarak gelmiştir. Kaynakların çok olması, sayısız uyumsuzluklara ve gereksiz tekrarlara yol açmıştır.

1854 yılında Eski Ahit (Tevrat) için bellibaşlı dört kaynak kabul edilmiştir. Bu kaynaklar şunlardır:

1-Yahviste Belge: İsa'dan önce 9.yüzyılda yer alır(Yahuda diyarında yazılmıştır).

2-Elohiste Belge: Birinciden biraz daha yakın bir zamanda ye alır(İsrail'de yazılmıştır)

3-Tesniye: Bazılarına göre (E.Jacob) İsa'dan önce 8.yüzyıla, bazılarına göre (M.P.de Vaux) ise Josias devrine (İsa'dan önce 7.yüzyıl) aittir.

4-Din adamlarının metinleri: Sürgün dönemine veya sürgünden sonraki zamana aittir (İ.Ö. 6 yy).

Bu şekilde Tevrat metninin hazyrlanmasi, en azyndan üç asyrlyk bir zaman bölümüne yayylmaktadir.(Bkz: Kitab-ı Mukaddes Kur’an ve Bilim, Maurice Bucaille, çev: S.Yıldırm,Töv Yay. İzmir-1981,s.32-33).

“Böylece Tevrat'ın; katipler tarafından -bazen kendi derlemelerini birbirine eklemek, bazen sentez kaygısıyla hikayeleri değiştirmek suretiyle- farklı rivayetlerin az-çok becerikli bir şekilde birbirine geçirilmesinden meydana gelmiş olduğu anlaşılıyor. Fakat bu yapılırken, ne de olsa birçok acaiplikler ve tutarsızlıklar kalmıştır"… (A.g.e. sh: 33)