DİNLERARASI DİYALOG İÇİN PAPALIK KONSEYİ' MİSYONUNUN BİR PARÇASI OLMAK YA DA'UCUZ CENNET' DAĞITANLAR...

Dinlerarası Diyaloğun Açık Hedefi / Bize Ne Bundan!?

Misyonerlerin -tabir caizse- cirit attığı ve alabildiğine Hristiyanlık propagandası yapılan bir dünyada yaşamaya adeta mahkum edilmişiz. 'Dinlerarası diyalog ve hoşgörü' sloganlarıyla dünyayı hristiyanlaştırma ve Batı'nın iyice kölesi haline sokma projesi adım adım uygulanmak istenmektedir. Papa II.John Paul'un 2000 yılına girerken (24 Aralık) yayınladığı mesajdan da bu acı gerçeği zaten anlamak mümkündür. "Birinci bin yılda Avrupa hristiyanlaştırdı. İkinci bir yılda Amerika ve Afrika hristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı hristiyanlaştıralım."

Yine; ilk defa 1962'de toplanan ve 2. Ve 3. oturumu 6 Ağustos 1964'de yapılan II.Vatikan Konsilinin bu iki oturumu arasında Papa VI. Paul'ün, temel konusu "Diyalog" olan "Ecclesiam Suam" isimli genelgesinden sonra aynı çizgiyi takip eden papa II.John Paul'ün 1991 yılında ilan ettiği "Redemptoris Missio (Kurtarıcı Misyon" isimli genelgesinde aynen şöyle deniyordu:

"Dinlerarası diyolog, Kilise'nin bütün insanları Kilise'ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır... Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı, Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir... Bu açıklamalar yapılırken, kurtuluşun Mesih'ten geldiği ve diyalogun evangelizasyon (misyon)dan ayrılmadığı gerçeği gözardı edilmemiştir"
(John Paul II, Redemptoris Missio - Encyclical Letter of the Supreme Pontiff on the Permanent Validity of the Church's Missionary Mandate - Libreria Editrice Vaticana, Roma 1991).

1964 yılında 2. Vatikan Konsili esnasında Papa VI.Paul'ün talimatıyla kurulan 'Hristiyan Olmayanlar Sekreteryası'nın 1973 yılında sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, Sekreterya'nın yayın organı Bulletin'deki bir yazısında, yine aynı amaçtan kılpayı sapmadan şunu belirtiyordu:

"Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil'i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise'nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih'in sevgisini ve Mesih'in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilise'nin İncil'i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır."

1984 yılından beri "Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası"nın başkanlığını yapan Kardinal Francis Arinze ise, geçmişten bugüne gelinen noktayı anlatırken; "Papa VI. Paul'ün vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinlerarası diyalog, kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir" diyordu
(Francis A. Arinze, Prospects of Evangelization With Reference to the Areas of the Non - Christian Religions, Twenty Years After Vatikan II. Bulletin, 59/XX - 2, 1985, 124).

Yıllardır bilinen ve açıkça beyan edilen bu gerçeklerden sonra Papa'nın ayağına gidilerek "Pek muhterem Papa cenapları"na sunulan bir mektuptaki şu ifadelerin ne anlama geldiğini açıklama görevi, elbetteki öncelikle sahibine aittir:

"Papa VI. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi / PCID misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..."
(M.Fethullah Gülen / Rabbin aciz kulu / 9 şubat 1998. Bkz.: Zaman gazetesi, 10 Şubat 1998).

Ne diyelim; "Allah mübarek eylesin(!) ..."
Bu güne kadar bu hususta, tatmin edici tek bir açıklama dahi yapılmaması, büyük kuşkulara sebep olmuş ve bu sözleri olduğu gibi / apaçık ifade edildiği gibi anlamaktan başka çare kalmamıştır!...
Şimdi içimizdeki bazı safdiller, "Dinlerarası diyalog ve hoşgörü"nün gönüllü havariliğini yapmalarını ne ile izah edecekler?.. Milli ve manevi değerlerimizi zedeleyen bu faaliyetler karşısında hala suskun kalmanın bir izahı vardır mutlaka!..

"İbrahimî dinlerde buluşma", "Üç büyük din" gibi teklif ve tabirler; bugünkü Hristiyanlık ve Yahudiliğin de / bugünkü İnciller ve Tevrat'ın da hak olduğu düşüncesini doğurarak, özellikle İslam'ın hayat bahşeden mesajından mahrum bırakılmış gençlerimizin Hristiyanlığa meyletmesine sebep olabilmektedir.