*İncir Ağacına Lanet! / Üstelik İncir
Mevsimi Değil! / Ve Ağaç ne zaman Kurudu? / Ya da İncil'in Tanrısı
Cahil mi? |
Matta:21/18,19:
"Ve İsa, sabahleyin şehre dönerken acıktı. Yol kenarında bir incir
ağacı görüp ona geldi; ancak yapraktan başka onda birşey bulamadı ve İsa
ona dedi: 'Artık senden ebediyen meyve çıkmasın!' Ve incir ağacı hemen
kurudu." Markos:11/12: ".....çünkü incir mevsimi değildi." Markos:11/20,21:
"Sabahleyin yanından geçerlerken, incir ağacını kökünden kurumuş gördüler.
/ Ve Petrus, hatırlayıp ona dedi: 'Rabbi, işte lanet ettiğin incir ağacı
kurudu!'"
Rab ve Tanrı olan İsa, açlıklar içinde kıvranırken -incir mevsimi olmadığını
bile bile/ya da, açlıktan şuurunu kaybetmiş bir halde- sahibinden izinsiz
bir şekilde incir ağacına tırmanıyor; ancak nefsine hakim olamayan tanrısal
İsa, lanet ediyor ve -lanetin şiddetinden- ağaç kuruyor! Petrus da, yaptığı
maharetini Rabbisine hatırlatıyor(Kim bilir; 'yaptığını beğendin mi?'
demek istemiş de olabilir!..).
Öte yandan, incir ağacının ne zaman kuruduğu da ihtilaflı ve çelişkili.
İncir ağacı, hemen mi yoksa daha sonra mı kurudu? Hangisi doğru?..
Evet bir tanrısal zata(İsa'ya), bu yaptıklarını yakıştırabildiniz mi?
İsa, nefsine esir olup bir cahillik yaparak(!) -mevsimi gelince cömertçe
meyvesini veren, ancak o anda güzelim yeşilliğini sergileyerek bol oksijen
ikram eden- bir incir ağacına lanet etmek ve onu kurutmak yerine bir tanrıya
yakışır şekilde; 'Artık senden ebediyyen meyve çıksın / her mevsim meyve
veresin!' deseydi, daha yakışıklı olmaz mıydı!..Hem ağacın sahibine iyilik
yapmış olurdu; hem de çevrecilerintepkisini çekmiş olmazdı!..
*İsa, Anasına Nasıl Bu Kadar Saygısız Olabilir?
Luka: 14/26: "Eğer bir kimse bana gelir ve kendi babasına, anasına,
karısına, çocuklarına, kardeşlerine, kızkardeşlerine evet hatta kendi
canına buğzetmezse benim şakirdim olamaz."
Bir mü'min, Allah ve Resulünü herşeyden, hatta canından da çok sevmeli.
Ancak bu sevgi, diğer varlıklara(hele ana-babaya) buğzetmeyi/lanet etmeyi
/saygısız davranmayı gerektirmemeli.
Yuhanna:2/1-5: "Üçüncü gün Galile'nin Kana şehrinde düğün oldu;
İsa'nın anası da orada idi. / İsa ile şakirtleri de düğüne çağrıldı. /
Ve şarap eksilince İsa'nın anası ona dedi: 'Şarapları yok'. / İsa ona
dedi: 'Kadın, benden sana ne!? Saatim daha gelmedi!'. / Anası, hizmetçilere
dedi: 'Size ne derse onu yapın!'"
İsa'nın, bir düğünde sarhoşlar âleminde, anasını bu şekilde azarlaması
bir saygısızlık değil midir? Öyle bir azarlıyor ki; anası korkusundan
hizmetçilere; 'Aman ne derse onu yapın; bir dediğini iki etmeyin!..' diyor.
(Bozulmamış tek ilahi kitap olan Kur'ân-ı Kerim, bakınız ana-babaya saygı
hususunda ne buyuruyor: "Rabb'in, yalnız kendisine tapmanızı ve anaya-babaya
iyilik etmenizi emretti. İkisinden birisi, yahut her ikisi, senin yanında
ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara 'Öff!' deme, onları azarlama!
Onlara güzel söz söyle. / Onlara acımadan dolayı, küçülme kanadını indir-onlara
karşı alçak gönüllü ol- ve; 'Ey Rabb'im! Bunlar, beni küçükken nasıl-acıyıp-
yetiştirdilerse sen de bunlara-öyle- acı!'de" Son Peygamber-s.a.v.- de;
'En çok itaat etmen gereken anandır. / Cennet anaların ayakları altındadır.'
buyurmuşlardır. Zaten yukarıdaki ayette de, Allah'a itaatten hemen sonra
ana-babaya itaat/iyilik etmek zikredilmiyor mu?..)
Sadece şu mesele dahi, bugünkü İncillerin batıl olduğunu ve yegane ilahi
kitabın ancak Kur'an olduğunu ortaya koymaya yeterlidir.
B-İncillerdeki Çelişkilerden Bazıları
Bugünkü mevcut İnciller, acâip ve garâip batıllarla dolu olmanın yanısıra
birçok çelişkiyi de kendi içinde taşımaktadır. İşte birkaç misal:
*İsa, Tanrı mı Değil mi? / Tanrı'yı gören olmamışsa İsa Kimdir?
Yuhanna:1/1,14: "Kelam,
başlangıçta var idi ve Kelam Allah nezdinde idi; ve Kelam Allah idi.
/ Ve Kelam beden olup inayet ve hakikatle dolu olarak aramızda sakin
oldu; biz de O'nun izzetini, Baba'nın biricik Oğlunun izzeti olarak
gördük." Yuhanna:10/30: "Ben ve |
Markos:10/18: "İsa da ona dedi:
'Niçin bana -iyi- diyorsunuz? Birden başka kimse iyi değildir; o da
Allah'tır." |
Yuhanna'daki ifadelere göre;
İsa, Tanrı'nın oğlu, Tanrıya(Baba'ya) denk ve ezelidir. Markos'a göre
ise; İsa, kendisinin 'iyi' sıfatıyla nitelenmesini uygun bulmuyor ve 'İyi
sadece Allah'tır' diyerek Tanrı ile aynı ve denk olmadığını söylüyor.
Bu bir çelişki değil midir?..
Yuhanna:1/18: "Hiçbir zaman
Allah'ı kimse görememiştir. Babanın(Allah'ın) kucağında olan biricik
Oğul(İsa), kendisi onu bildirdi." |
İsa, Baba Tanrı ile aynı(bir) ise ve O'nun
gibi ezeli ise, İsa'yı da kimse görememeliydi. İsa, insanlar tarafından
görüldüğüne göre; o zaman 'Tanrı ile bir' değil, aksine 'Tanrı'dan farklı
bir varlık'tır.
Markos:13/32'de: "Fakat o gün yahut o saat hakkında, ne gökteki melekler,
ne de Oğul, Baba'dan başka kimse bir şey bilmez" denmektedir. Eğer İsa
ile Baba bir olsaydı, İsa'nın da herşeyi bilmesi gerekmez miydi?..
İsa'nın kimliği hususundaki ihtilaflar, tarihi İznik Konsilinde görüşülmüş,
Konsil sonunda İncil'in öğretişine dayanarak İsa Mesih' in Tanrı sıfatına
sahip olduğu ortak bir bildiriyle yayınlanmıştır. İ.S. 325'te İznik'teki
konseyde hazırlanan ve bugünkü Mesih İnanlıları mezheplerinin hemen hemen
hepsince kabul edilen 'âmentü' (inanç bildirisi) şöyledir:
"Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen, bütün şeylerin Yaratanı olan
bir tek Baba Allah'a inanıyoruz; Bir tek Rab İsa Mesih'e inanıyoruz: Allah'ın
Oğlu, Baba'dan doğan biricik Oğul, yani Baba'nın öz varlığından oluşan
Allah'tan Allah, Nurdan Nur, gerçek Allah'tan gelen gerçek Allah, yaratılmış
değil, Baba'nın özünden çıkmış, Baba'nın aynı öz varlığına sahip olan,
Kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yapılmış, biz insanlar için
ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni almış ve insanlar arasında
yaşamış, sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş,
dirilerle ölüleri yargılamaya gelecek olan O'dur; Ve Kutsal Ruh'a da inanıyoruz."
(İznik Konseyinde Ne Oldu? Çev.:Yakup Yazman; Hırıstiyanlık yayınlarından;Kent-England).
*Horoz Kaç Kere Ötecek? Gündüz mü Gece
mi?
Matta:26/34:
"İsa ona dedi: 'Doğrusu sana derim: Bugece horoz ötmeden önce,
sen beni üç kere inkar edeceksin." Luka:22/34: "İsa dedi: 'Petrus,
sana diyorum: Beni tanıdığını üç kere sen inkar etmeden, bugün
horoz ötmeyecek."
|
Yuhanna:13/38: "İsa, ona cevap
verdi: 'Benim için canını mı vereceksin? Doğrusu ve doğrusu sana derim:
Sen beni üç kere inkar etmedikçe horoz ötmeyecektir."
Markos: 14/30: "İsa da ona dedi: 'Doğrusu sana derim: Bugün
hatta bugece, horoz iki kere ötmeden önce, sen beni üç kere inkar
edeceksin." |
Bu nasıl bir horoz ise;
galiba vakitsiz(!) ötüyor! Gündüz mü, gece mi öttüğü belli değil. Bir
de kaç defa öttüğü belirsiz bu horozun...
Matta, Luka ve Yuhanna İncillerine göre; üç inkardan sonra horoz bir defa
ötecektir. Markos İncilinde ise, horozun iki defa öteceği belirtilmiştir.
Markos:14/68-72 cümlelerinde, ilk inkardan sonra horozun bir kere öttüğü;
iki inkar daha yaptıktan sonra bir kere daha öttüğü yazılıdır.
Netice itibarıyla; diğer üç İncilden farklı olarak Markos İnciline göre;
Horoz, üç kere inkar gerçekleşmeden acele edip vakitsiz ötüyor. Hem de,
ötüş sayısı fazla oluyor(iki kez ötüyor).
*İsa'nın Haçını Kim Taşıdı?
Luka:23/26: "Onu götürdükleri zaman, kırdan
gelmekte olan Kirineli Simun denilen birini tuttular ve İsa'nın ardından
taşımak üzere haçı ona yüklediler." (Ayrıca bkz.: Matta:27/32).
Yuhanna:19/17: "O vakit İsa'yı aldılar; O, İbranice 'Golgota'
denilen 'Kafakemiği' adındaki yere kendi haçını taşıyarak çıktı."
|
Evet; İsa'nın haçını kim
taşıdı? Kirineli Simun mu yoksa İsa mı? Hangisi doğru? İki farklı şey
aynı anda doğru olamayacağına göre; bu bir çelişkidir ve bugünkü İncillerin
tutarsızlığının, dolayısıyla ilahi kitap olamayacağının/ bozulmuşluğunun
açık delilidir.
Böylesine daha nice acaiplik ve çelişkilerle dolu bir kitabı(İncilleri),
insanlığa 'müjde' diye takdim etmenin hakiki manada bir anlamı mevcut
değildir. Ancak bugünkü Hırıstiyanlığın, insanlığı kutsal adına sömürecek
başka bir malzemesi/yemi de yoktur.
Hırıstiyanlığın batıl ve sömürgeci yüzünün iyice ortaya çıktığı ve insanlığın
tek kurtarıcı din olan İslam'a yöneldiği bir demde, Papalığın -bir takım
yerli ve gönüllü maşalar ma'rifetiyle- sahneye koyduğu 'Dinlerarası Diyalog
ve Hoşgörü" senaryosu beklenen semeresini vermiştir. Bugün artık Hırıstiyanlık
ve Yahudiliğin de hak din olduğunu savunan 'gaflet, dalalet ve hatta hıyanet
içinde bulunanların' sayısı artmaktadır.
Senaryo, öylesine başarıyla uygulanmıştır ki; içimizdeki firaset yoksunu
safdiller, bu diyalogtan(aslında monologtan) din adına(güya İslam adına)
faydalanacaklarını umarken, Papalık-bugünkü Hırıstiyanlığın hak din olduğunu
kabullendirdikten sonra-onları batıl ve cehennemlik ilan ediverdi!.. Nasıl
mı? Dünya basınına yansıyan şu önemli haberi, okumayanlar için hatırlatalım
ve birlikte düşünelim:
"Son 38 yıldır başlattığı 'Dinlerarası Diyalog' kavramı ile 'dinlerin
eşitliği'nden dem vuran Vatikan, maskesini indirerek gerçek yüzünü tüm
çıplaklığı ile gözler önüne serdi...ABD'nin önde gelen gazetelerindenWashington
Post gazetesinde yayınlanan haberde; Vatikan'ın dinlerarası eşitliği reddettiği
belirtildi...Vatikan, Papa 2.John Paul tarafından onaylanan teolojik belgeyle;
insanlığın kurtuluşu için tek yolun Katolik Mezhebi olduğunu ve diğer
dinlerin Katoliklikle eşit olmadığını ilan etti. Vatikan İnanç Doktrini
Kurulu tarafından hazırlanan raporda, Hırıstiyan olmayanların kurtarılması
gerektiği, ancak kurtarılma şanslarının düşük olduğu iddia edildi. Gerçek
dinin sadece Katolik Mezhebi Kilisesinde yaşandığı savunulan belgede,
Katolik inancının diğer tüm inançların anası olduğu öne sürüldü. Belgede,
'dini görecelilik' olarak tanımlanan 'dinde farklılık' anlayışı ise tamamen
reddediliyor. Vatikan'ın dini doktrinle ilgili bir numaralı yetkilisi
Kardinal Joseph Ratzinger, belgeyi tanıtmak üzere düzenlediği basın toplantısında;
'bazı teologların, tüm dinleri eşit görerek hoşgörünün sınırlarını aştıklarını
ve amacından saptıklarını' iddia etti." (Yeni Mesaj Gazetesi, 08 Eylül
2000).
Amaç, yıllar öncesinden belirlenmiş ve Papa II.John Paul'ün
1991 yılında ilan ettiği "Redemptoris Missio (Kurtarıcı Misyon" isimli
genelgesinde aynen şöyle açıklanmıştı:
"Dinlerarası diyolog, Kilise'nin bütün insanları Kilise'ye
döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır... Bu misyon aslında Mesih'i
ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı,
Mesih vasıtasıyla bütün insanları kendine çağırmakta, vahyinin ve sevgisinin
mükemmelliğini onlarla paylaşmak istemektedir... Bu açıklamalar yapılırken,
kurtuluşun Mesih'ten geldiği ve diyalogun evangelizasyon (misyon)dan ayrılmadığı
gerçeği gözardı edilmemiştir"
(John Paul II, Redemptoris Missio - Encyclical Letter
of the Supreme Pontiff on the Permanent Validity of the Church's Missionary
Mandate -Libreria Editrice Vaticana, Roma 1991).
|