İşte bugünkü Tevrat'taki yüzlerce acaiplikten bazıları: |
ACAİPLİK VE ÇELİŞKİLER YUMAĞI
A) Acaiplikler/Olmaz Böyle şey!..
(Tesniye: 34/5-8): "Ve Rabb'in sözüne göre; Rabb'in kulu Musa orada, Moab
diyarında öldü. Ve Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü; fakat
bugüne kadar kimse onun kabrini bilmez. Ve Musa öldüğü zaman yüzyirmi yaşında idi;
gözü zayıflamadı ve kuvveti eksilmedi. Ve İsrailoğulları, Moab ovasında, otuz gün
Musa'ya ağladılar; ve Musa için yas/ağlama günleri tamam oldu".
Yanlış okumadınız; Musa(as)'a gelen ve Musa(as)'mın insanlara tebliğ ettiği
Tevrat(!), O'nun ölüm hikayesini anlatıyor!.. Açıkça anlaşılıyor ki; bugünkü
Tevrat, Musa(as)'a vahyedilmiş bir kitap değil, Musa(as)'mın ölümünden sonra
birileri tarafından kaleme alınmış muharref bir kitaptır.
(Tekvin: 32/24-30): "Ve Yakub yalnız başına kaldı; ve seher sökünceye
kadar bir adam onunla güreşti. Ve onu yenmediğini görünce, uyluğunun başına
dokundu ve onunla güreşirken Yakub'un uyluk başı incidi. Ve dedi: Bırak gideyim,
çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Beni Mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona
dedi: Adın nedir? Ve o dedi: Yakub. Ve dedi: Artık sana Yakub değil, ancak İsrail
denecek; çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp yendin. Ve Yakub sorup dedi: Rica
ederim, adını bildir. Ve dedi. Adımı niçin soruyorsun? Ve orada onu mübarek kıldı.
Ve Yakub o yerin adını Peniel koydu; çünkü Allah'ı yüzyüze gördüm ve canım sağ
kaldı, dedi."
Yine yanlış okumadınız. Bugünkü Tevrat; tanımadığı (ve kendisini de,
tanışıklık verdikten sonra tanıyabilen) Allah(Yahova) ile Yakub'un güreş
tutmasından ve tanrının tuş olmasından söz ediyor! Daha sonra aciz ve mağlub
tanrı, güçlü ve galip Yakub'u mübarek kılıyor… Ve Yakub, yendiği tanrıya
adını sorunca, tanrı (herhalde utandığından olacak) söylemiyor. Tanrılık, daha
güçlü olana yakışmaz mıydı?!..
(Tekvin: 9/20-25): "Ve Nuh, çiftçi olmağa başladı ve bir bağ dikti,
ve şaraptan içip sarhoş oldu, ve çadırının içinde çıplak oldu... Ve Nuh,
şarabından ayıldı ve küçük oğlunun kendisine yaptığını (…) anladı ve dedi:
Kenan lanetli olsun kardeşlerine kullar kulu olacaktır"
Haşa! Sümme haşa!.. Küçük oğlu, babası Nuh'a sarhoşken -sonradan lanetlenmeyi
hak edecek- ne yapmış olabilir? Evet, yanılmadınız; bir peygamber olan(!) Nuh,
zilzurna sarhoş oluyor ve küçük oğlu, ona tecavüz ediyor!..
İşte bugünkü Tevrat'ın 'peygamberlere iman' anlayışı… İnsanlığa hidayet,
kurtuluş, ahlak ve fazilet yolunu gösteren Allah elçisine -en bayağı insanların bile
yapamayacağı- yüzkızartıcı suçları/kepazelikleri isnat etmek!.. Halbuki
Peygamberler, Allah'ın 'örnek insanlar (üsve-i hasene)' olarak gönderdiği
elçileridir ve İsmet (günah işlememek) sıfatıyla daima muttasıftırlar. Yoksa
güvenirliliğini kaybederler ve hakkı tebliğde hiçbir muhatap bulamazlar
Şimdi; "Zaten dikkatlice bakıldığında görülecektir ki, Ehl-i kitapla
(yahudi ve hıristiyanlarla) temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle;
'Amentü'de ittifakımız vardır... Garip olan şudur ki; ittifak ettiğimiz Amentü'yü
öne geçirmiyor da, ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı
dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki, temel ittifak varken teferruattaki
ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir" (Zaman Gazetesi, Ahmet Şahin,
Sohbetler, 17 Nisan 2000),
şeklindeki ifadeler karşısında insanın nuktu tutuluyor ve cehaletin (belki de
ihanetin) böylesine karşı söylenecek söz bulamıyoruz.
(Tekvin: 3-16-18): "Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle
çoğaltacağım, ağrı ile evlat doğuracaksın ve arzun kocana olacak; o da sana hakim
olacaktır. Ve Adem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve ondan yemeyeceksin diye
sana emrettiğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetli oldu; ömrünün
bütün günlerinde zahmete ondan yiyeceksin."
Bu ifadelerden anlaşıldığına göre; Cennetteki yasak meyveden yemenin cezası
olarak kadına, gebelik ve ağrı ile evlat doğurmak, kocaya arzu duymak ve kocanın
hakimiyeti verilmiştir. Toprak Adem yüzünden lanetlenmiş (toprağın suçu neyse?..)
ve topraktan zahmetle ürün elde etmek, bütün insanlığa ırsi bir ceza olarak
kalmıştır.
Anne olmayı bir mutluluk vesilesi sayması gereken bir anne, bunun bir işkence, doğan
çocuğunun da 'Allah'ın belası' olduğuna inanırsa ve çalışmaya/ziraat yapmaya
'lanet olası toprak'tan ürün elde etmeye Allah'ın azabı olarak inanılırsa, o hayat
nasıl huzur içinde yaşanabilir. Böyle inanmayı öngören bir kitap, insanlığa huzur
ve mutluluk getirecek gerçek ilahi kitap olabilir mi?..
(Tekvin: 19/30-38): "Ve Lut, Tsoar'dan çıkıp dağda oturdu ve iki kızı
onunla beraberdi, çünkü Tsoar'da oturmaktan kortu ve o, ve iki kızı bir mağarada
oturdular. Ve büyük kızı küçüğüne dedi: Babamız kocamıştır ve bütün
dünyanın yoluna göre yanımıza girmek için memlekette erkek yoktur, gel, babamıza
şarap içerelim ve babamızdan zürriyeti yaşatmak için onunla yatarız. Ve o gecede
babalarına şarap içirdiler ve büyük kız girip babası ile yattı ve onun yatmasını
ve kalkmasını bilmedi. Ve vaki oldu ki, ertesi gün büyük kız, küçüğüne dedi:
İşte dün gece babamla yattım, bu gece de ona şarap içirelim ve babamızdan zürriyet
yaşatmak için gir ve onunla yat. Ve o gecede dahi babalarına şarap içirdiler ve
küçük kız kalkıp onunla yattı ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Lut'un
iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar. Ve büyük kız bir oğul doğurdu ve
onun adını Moab çağırdı; o bugüne kadar Moablıların atasıdır. Ve küçük kız,
o da bir oğul doğurdu ve onun adını Ben-ammi çağırdı, o bugüne kadar
Ammonoğullarının atasıdır."
|
|