AYETLERİN BİR
MUSHAFTA TOPLANMASINDAKİ YÖNTEM VE TİTİZLİK VE TEVBE SURESİNİN SON AYETİ |
Misyoner Gılchrıst'ın,
Kur'an'ı hedef alan kasdi iddialarından biri de şudur:
"Buhari, hadis kitabında Zeyd'in şu sözlerine yer veriyor; 'Tevbe suresinin son
ayetini buluncaya dek, hurma ağaçlarından, beyaz taşlardan ve derilerden toplayarak
Kur'an için aradım'. Kur'an'ın ilk derlenişinin nasıl bir gevşeklikle yapılmış
olduğu sırf bu hadisten bile kolayca anlaşılmaktadır. Kur'an'ın, bugün İslam
dünyasınca kabul edilen metni, tek ve tam bir nüsha haline sadece Zeyd b.Sabit
tarafından getirilmiştir. Bu sadece tek bir kişinin çalışması ve anlayışıyla
olmuştur. Son ayetlerin sadece tek bir kaynaktan derlenişi ve bunlardan başka bir
kimsenin haberinin olmayışı, Zeyd'in meydana getirdiği Kur'an'ın son metinsel
şeklinin Kur'an'ın ilk ortaya çıktığı günlerde herkes tarafından bilinen
şekliyle tamamen aynı olmadığını açıkçı göstermektedir."
Kur'an'ın, Peygamber Efendimizden hemen sonra, daha ilk halife döneminde ne büyük
bir titizlikle bir kitap haline getirilip muhafaza edildiğini bilenler açısından bu
iddia çok garip ve boşlukta durmaktadır.
Zeyd'in; 'Tevbe suresinin son ayetini buluncaya dek aradım' şeklindeki
sözü; bir gevşekliğin değil, ciddiyet ve gayretin işaretidir. Demek ki, Zeyd ve onun
gibi ayetleri ezberlemiş hafızlar, Tevbe Suresi'nin son ayetini kesinlikle
biliyorlardı; ancak belgelenmesi için şahitli yazılı belge aranıyordu. Nitekim,
mezkur ayet de, bir sahabinin yanında yazılı olarak bulunarak belgelenmiş ve mushafa
alınmıştır. Bu ayetin yazılı olarak sadece bir sahabi de bulunması, bu ayetten
başka bir kimsenin haberinin olmaması anlamına gelmez. Dikkat edilirse; bu iddiada
bile, bilinen bir ayetin araştırıldığı itiraf ediliyor. Yoksa, tesadüfen ele
geçmiş bir yazının derlenmesi söz konusu değil.
Kur'an'ın bugünkü haline gelişinin, sadece tek kişinin çalışmasıyla olduğu
iddiası da yanlıştır. Çünkü Zeyd b. Sabit; Ömer, Osman, Ali, Ubey b. Ka'b,
İbnu Mesud, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ez-Zübeyr, Abdullah b.
Said, Talha, Sa'd, Huzeyfe, Amr b. el-As, Ebu Hureyre, Halid b. el-Velid, Ebu Musa
el-Eş'ari, Ebu Zeyd ve Ebu Derda'dan oluşan, gerçekten her biri bir zirve
olan keyfiyetli onsekiz kişilik bir komisyonun başkanıydı
(Ö.N.Bilmen,Tefsir Tarihi,Ank.1955,s.22).
Hz Ebubekir, ashabdan sika (güvenilir) ve zabt (ezber) ile meşhur olan
hafızları Hz.Ömer'in evinde toplamış ve ayetleri toplama işinin nasıl
olacağı ve bunu kimlerin yapacağı hususunda karar almıştı (Tarih-i Kur'an, s.:11,
Sebilü'r-Reşad Mec., c.7, sayı:168; s.:276-277). Ve mezkur komisyonun başına, işin
manevi sorumluluğunu yüklenmek istememesine rağmen Hz.Zeyd b. Sabit
seçilmişti. Kimdi Zeyd?
Zeyd, Allah Resulünün, Medine'deki hayatı süresince vahy katipliğini yapmıştı.
Ashab içinde Kur'an'ın tamamını ezberleyenlerden ve en iyi okuyanlardan birisildi.
Tebük seferinde Malik b.Neccar oğullarının bayrağı Amâra b. Hazm'ın elinde iken,
Resulullah onun elinden alarak Zeyd'e vermiş ve; "Zeyd, Kur'an'ı çok iyi bilir;
Kur'an mukkadem (evvel, önde) dir", buyurmuşlardır.
Zeyd, aynı zamanda çok zeki bir sahabiydi. Resulullah'a Süryani mektuplar gelmeye
başlayınca, Resulullah'ın emri ile en kısa zamanda Süryanice'yi öğrenmişti.
Hz.Ebubekir, onu, Kur'an'ı toplamakla görevlendirdiği zaman Zeyd'in
çekingen davranması üzerine "Ey Zeyd, sen akıllı ve yetişkin bir gençsin.
Seni biz, hiçbir kusur ile itham edemeyiz", diyerek Zeyd'in güvenirliğini
vurgulamıştı.
Peygamber Efendimizin vefat edeceği yıl, Resulullah, Kur'an'ı, Cebrail'e nasıl
arzetmiş ise Zeyd de, yazdığı bütün ayetleri Hz.Peygambere arz eylemiş, böylece;
" arza-i ahire"yi yani son arzolunanı yazmış idi(el-İbane, s.58;
Tecrid-i Sarih Tercemesi, VIII, 317-318; Tarih-i Kur'an, s.10; Ebu Amr Osman b. Said
ed-Dâni, el-Mukni fima'rifeti Mersûmi Mesahif-i Ehli'l-Emsar ma'a Kitabın-Nukad-Tahkik:
M.A.Dehman- Dimeşk 1940, s.121-122, Menahil, I-243 ).
Böyle bir şahsiyetteki Zeyd'in, Kur'an ayetlerini bir kitapta toplamaktaki titizliğini
anlamamak mümkün müdür?
Kaynakların ittifakla bildirdiğine göre, Hz.Ebubekir; Zeyd'e, hafızasına asla
güvenmemesini, her ayet için iki delil olmak üzere, iki şahıstan yazılı nüsha
aramasını emretti. Kendilerinde Kur'an'dan yazılı parça bulunan herkesin bunları
Zeyd'e getirmesini şehirde ilan etti. Bu ilan,camide yapılmıştı. Hz.Ömer de,
şahitlerin ellerindeki nüshaların, Hz.Peygamber tarafından kontrol edilmiş
olup olmadığını yeminle tahkik ve tesvik ediyordu(Kur'an ayetlerinin bir kitapta
toplanması teklifi de ilk önce Hz.Ömer'den gelmişti.Hicretin 12. senesi vuku bulan
Yemame Harbinde birçok hafız sahabi şehid düşmüştü. Kurra sahabilerin zamanla daha
da azalabileceği Hz.Ömer'i, Kur'an'ın kaybolabileceği hususunda endişeye sevk
etmişti). Zaten Zeyd, vazifeyi ilk kabulü sırasında, Hz.Ömer'in kendisine
yardımını şart koşmuş, o da ciddi bir şekilde yardım etmişti (Süyuti,Itkan,
I/73).
İbnu Hacer (852/1448) demiştir ki:
"Zeyd, iki şahidden aşağısını kabul etmiyordu. Bu iki şahidden maksad,
hıfz(ezber) ve kitabet(yazı)dır. Yahut, Resulullah'ın huzurunda yazıldığını iki
kişinin görmesi demektir. Veyahut, Kur'an'ın nazil olduğu vecihleri(okuma
şekillerini) gören iki kişi demektir. Bütün bunlardan gaye de; yalnız ezbere
dayanmayıp, bizzat Resulullah(sav)'in huzurunda yazıldığını görme zaruretidir"(Fethu'l-Bârî,IX/12).
Buhari'nin, Zeyd b. Sabit'ten rivayet ettiği hadiste, Tevbe Suresinin son
iki (128,129) ayetini "Ebu Huzeyme el-Ensari'den başkasının yanında
bulamadım" demesi, "yazılı nüsha olarak" demektir. Çünkü
sahabeden birçoğu, bu ayetleri ezbere biliyordu. Zeyd de, bunlardan biriydi(Tarih-i
Kur'an, s.11; Menahil,
I/ 245; Mebahis, s.74).
Hadiste ismi geçen Ebu Huzeyme, Resulullah tarafından, şahitliği iki kişi
yerine geçmesi hususunda müjdelenmiş bir kimsedir(Tefsir-i İbni Kesir Zeyli, S.9 : Bir
kere Resulullah, A'rabi Seva İbni Kays'dan bir at satın almıştı ve A'rabiye;
'gel de bedelini vereyim' diye yürümüştü. Resulullah yürüyordu, fakat Bedevi daha
yağlı bir müşteri bulurum ümidiyle olsa gerektir ki, Peygamberi takip etmiyor,
ayağını sürüyordu. Nihayet aradığını da buldu. Resulullah'ın akdinden haberi
olmayan bazı kimseler fazla para vermişlerdi. Resulullah geri dönüp geldiğinde
Bedevi; 'ben sana satmadım' diye alış-verişi inkar etti ve 'sattımsa şahid göster'
dedi. Bu sırada oraya gelen Huzeyme, Resulullah'ın lehine şahidlik ederek Bedevi'nin
atı sattığına kanaati bulunduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Resulullah,
Huzeyme'ye;
- Bu alış verişte bulunmadığın halde hangi kanaatin seni bu şehadete sevk etti,
dediğinde Huzeyme;
- Ya Resulellah; ben seni, tebliğ ettiğin semavi haberle tasdik etmiş bulunuyorum.
Şu şehadet de nedir ki! diye cevap vermiş. Resulullah, Huzeyme'nin şehadetini kabul
ederek;
- Her kimin lehinde veya aleyhinde Huzeyme şehadet ederse, onun şehadeti kafidir, buyurmuş
ve onun münferiden şehadetini iki kişinin şehadetine eşit kılmıştır./Tabakat-i İbn-i Sa'd, c.4, s.90-91;
Üstü'l-Gâbe).
Bir mushafta toplanan ayetler hususunda İsmail Hakkı İzmirli şu tesbiti
yapıyor:"Kur'an-ı Mübin tamamıyle toplandıktan sonra, Hz.Ömer, Ashab-ı
Kiramı toplattı. Onlara okudu. Ashab-ı Güzin, tamamıyle tasdik ettiler. İçlerinden
hiçbir itiraz vaki olmadı."
(Tarih-i Kur'an,s.11).
Toplanan bu sayfalar, vefat edinceye kadar Hz.Ebubekir'in yanında kalmış, o
vefat edince Hz.Ömer'e intikal etmiştir. O vefat edince de, kızı ve Peygamber
Efendimizin zevcesi Hz.Hafsa'ya geçmiştir. Hz.Osman'ın hilafetinde ise,
aynı nüshadan birkaç nüsha çoğaltılarak İslam ülkesinin çeşitli merkezlerine
gönderilmiştir.
|